Zamanın çağların yıl sayılarının sürekli yukarı doğru çıkması insan medeniyetinin de daha ileri noktalara doğru gittiği anlamına gelmez. Belki şu an yaşadığımız konfor geçmişte yok belki de gelecek nesiller bizden çok daha rahat bir hayat sürecekler. Ancak insanlık tarihinin en kanlı olaylarının son yüzyılda olduğunu düşürsek rakamların yukarı çıkışı maalesef insanlığın irtifa kaybettiğini gösteriyor.
Birbirimizi neden severiz?
İnsanoğlu birbiri neden sever. Ortak acıları ortak sevinçleri vardır da ondan.
İnsanoğlu birbirini neden sever bu acısı ve mutlu anında kafasını kaldırdığında
ona bakan gözler vardır da ondan sever. Peki aynı insanoğlu neden nefret eder
birbirinden. Belki bu aralarında yapılacak bir karşılaştırmayla anlaşılabilir.
Sevmek zor ve emek isterken,
nefret sadece birkaç kelime ile kendi yatağını bulur. Gerçekten birbirimizi
sever miyiz? Sadece bizim gibi inanan bizim gibi konuşan bizim gibi algılayan
insanları sevebiliyorsak gerçekten insan olunabilir mi? Maalesef yaşadığımız
dönemin özeti şudur; Ne olursan ol değil benim gibi düşünürsen gel diyenlere
dönüş.
Toplumuzdaki nefret tohumları o
kadar artmış ki fiziksel bir işkence ya da müdahaleyi izlerken insanlığımızdan
utanmadan makul sebeplerin peşine takılan bir topluma dönüştük. Tahammül
sınırımız diye bir olgumuz kalmadı. Tepkilerimizi anında düşünmeden okumadan ya
da empati kurmadan hemen verme yarışındayız
Ne kadar sevgiden bahsediyorsan
o kadar nefret topluma yakınsın demektir. Sevgiden bahsederiz onu isteriz çünkü
günden güne sarmaşık gibi nefret tohumları sarmıştır tüm organlarımızı